11 Ocak 2009 Pazar

Dinler yoktur,Tanrı vardır

Dinler yoktur ama "Tanrı" vardır.Yazımın özeti budur.Ben dinlerin olmadığını düşünüyorum.Ama ayrıca biryerlerde bir yaratıcının olduğuna da inanıyorum.Dinlere inanmamak tanrının bize kendisinden hiçbirzaman bahsetmediği anlamına gelir.Yani nasıl davranacağımıza müdahele etmez.Ama onun varolduğunun bizim bilinçaltımıza yine "Yüce Yaratıcının" kendisi tarafından yerleştirildiğine inanmaktayım.Ve "Yüce Yaratıcı" bize kendisinden bahsetmediği için onun dinlerde tarif edildiği gibi olduğuna kesinlikle inanmıyorum.Zira tanrı kendisinden bahsetmiş olsaydı bunu herkesin göreceği bir şekilde yapardı ki,kimsenin kalbinde zerre kadar şüpheye yer kalmasın.Kısacası Tanrının nasıl bir kavram olduğunu da bilemeyiz.Sırtınızı güneşe döndüğünüzde onun neye benzediğini bilemezsiniz ancak,sıcaklığını hissedersiniz.Bu tam da böyle birşeydir.Tanrıyı göremezsiniz ancak orda olduğuna emin olursunuz...Çünkü "Yüce Yaratıcı" onu bulabilmemiz için bunu bilinçaltımıza kendisi yerleştirmiştir.Ki,zaten şahaşahalı din efsanelerinin temelinde de bunun farkına varmışşünürlerin abartıları vardır.Allah ve ya Tanrı ya da İlah!Ben genelde "Yüce Yaratıcı" diyorum.Ama kesin olan bir şeydir,"Yüce Yaratıcı" var ve bizi hiç unutmuyor.Bize yaşamı verdi.Yaşami verdi derken din kitaplarında anlatılan çamurlu adem hikayesini veya evrim teorisini karşılaştırmıyorum.Bu tamamen bilime kalmiş birşey.Zaman bu gerçeği de özgür kılacaktır.Asıl dokunmak istediğim nokta şurası:Yapabileceğimiz birsürü şey var.Yaşamak,düşünmek,okumak,yemek,cinsellik,koşmak,yazmak,gülmek,bağırmak.Birsürü yapabileceğimiz şeyler...Bunları bize "Yüce Yaratıcı" verdi.Peki neden?Büyük soru budur işte!Ben ilk bakişta "deist" gibi görünüyorum.Ve büyük bir ölçüde de deistim.Ancak deizm felsefesinin temelinde bulunan Tanrı evrene karışmazkavramıyla da bir noktada çeliştiğim için tam olarak deist deilim de.Tanrının tamamen evrene kayıtsız kalması bizim "Peki Neden" sorumuzu cevapsız bırakıyor ve Tanrıyı tartışma konusu yapmayamüsaade ediyor.Ama ben George Washingtonun da düşündüğü gibi Tanrının evrene sınırlı bir müdahelesi olduğunu düşünmekteyim.Önce George Washingtonun olayına bakalım.Sonra ben büyük soruyakendi yanıtımı vericem.George Washington Long Island'dan çekilme ya da teslim olma arasında daha riskli olan çekilmeyi seçmiştir ve kendisine niye daha riskli olanı seçtiği sorulduğunda, bunun yapabileceğinin en iyisi olduğunu ve gerisinin tanrının taktiri olduğunu söylemiştir.Burdanda görüldüğü gibi bazı büyük deistler de tanrının insan davranışlarına müdahele ettiğini düşünmüşler.Şimdi,bu soruyla ilgili benim şahsi yorumumsa şu şekildedir.Öncelike insan vücudunda bir ruh olup olmadığını bilmediğimi söylemek istiyorum.İşin içinde beyin gibi karmaşık bir yapı olduğu için bunu kavramak ve bundan emin olduğunu söylemek bana göre sıradan insanlar için yalan söylemekle eşdeğerlidir.Ruhtan bahsetme sebebim duygulardır.Bazıları duyguların insan ruhuyla bağlı olduğunu bazıları ise beyinin belli bölgelerinin uyarılması sonucu ortaya çıktığını savunup dururlar.Benim kendi fikrim ve bilimin de söylediği duyguların beyine bağlı olmasından yanadır.Ve bilindiği üzere insanlarda çok karmaşık bir duyguyapısı vardır.Bunlara hisslerde eklendiğinde gerçekten saygı duyulması gereken ve insanda hayranlık uyandıran bir yapıyla karşılaşıyoruz.Buradan hareket ettiğimiz zamansa şuana kadar insanlarınen çok rağbet besledikleri duygu olarak karşımıza çıkan sevgi asıl konumuzun özünü oluşturur.Bana göre insana verilmiş duyguların en güzelinin bu karmaşık ve anlamlı yapıyı bizim içimizde oluşturan "Yüce Yaratıcı"yla özdeştirlimesi çok mantıklı bir düşünce olur.Çünkü bizim gözümüzde hiçbirşeye ihtiyacı olmayan ve tanıdığımız en üstün güce sadece sevgiyle bağlılıığmızı bildirebiliriz.Onun bundan başka bir gösteriyeihtiyacı olduğunu düşünmek bana göre saflık olurdu.Zaten dinler de bu sade "ayini" farklı şekillere sokarak peygamber diye adlandırılan düşünürleri birer kurtarıcı olarak göstermişve onlara kısa yaşamlarında doyumsuz bir serüven yaşatmıştır.Oysaki olay bu kadar basitti.Sevmek...Bir baska konu ise günahlardır.Bu konuda da bakış açım bir hayli farklıdır.Takdşr edersiniz ki,hertürlü üstün güç sahibi bir tanrıyı üzmek insanlar için imkansiz olmalı.Ve ya kızdırmak.Ama dinlerin bizlere empoze ettiği günah yaparsaniz tanrı kızar ve sizi yakar kuramı nedense imkansız olmasının yanın da çokta tutulmuştur.İnsanların tanrıyı kızdırmalarının imkansız olduğu anlaşıldığı gibi aslında günahların neyleri sınırlandırdıklarıtarafsız bir yaklaşımla eleştirildiği zaman gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.Size kendi tespitim olan basit bir örnek vereyim.İslam dinin de içkinin yasaklanmasıyla ilgili hikayeyi hepimiz biliyoruz.Olay kısaca şu şekilde gelişir.Şarap içip sarhoş olan araplar kuranı tersine okumuşlar ve "allah" bundan sonra içkinin insanları sarhoş ettiğini ve bu halde kuranı tersine okuyabileceklerini veya da yırtabileceklerini Muhammede söylemiş ve böylece içki yasaklanmış.Şimdi burdaki çelişki açıkça ortadadır.Şöyleki ben "allah" olsaydim,insanların şarapla sarhoş olacaklarınıve benim yolladığım kitaba layık olmadığı şekilde davranacaklarını bilirdim ve en baştan bunu yasaklardım.Ama nedense "allah" herşeyi pratiklerle öğrendiği için içkiyi bu olaylardan sonra yasak kılmıştır.Oysaki biraz düşünürsek Muhammedin yakın çevresindeki sarhoş insanların kuranı ters tuttuklarında veya yırttıklarında birşey olmadığını görüp Muhammede bunu sordukları zaman buna verecek bir cevabınınolmayacağını anlaması içkinin yasaklanmasına yetmiştir.Ve kadınlarla ilgili birsürü günahlar da araştırıldığında aslında büyük bir haremi birarada sessizce tutmanın en akıllı yolu olduğunu görmekteyizve bu yüzden Muhammedi kutluyorum.Buyuk düşünürmüş.Ve tabii buna kıskançlıkta eklendiği zaman muazzam bir "kadın hakları külliyatı" oluşur.Yani kısacası Tanrı bizlere bu konuda bir müdahele etmez ve dünyada olan nimetleri irademiz ve aklımızın eşliğinde birbirimize olan saygi,hoşgörü çerçevesinde dilediğimizce kullanabiliriz.Çok sevdiğim ve güvendiğim filozof olan Aristonun şu tespitini çok doğru buluyorum.Ki bana göre Aristo "peygamber" olmaya kalksaydı muhtemelen dünyada şuan tek bir din olurdu.Özet olarak diyorki bir insanın kötü düşünceler eşliğinde yaptığı eylemin sonucu eğer kötüyse o insan kötüdür.Ve birisi kötü bir amaçla bir alet yapıyorsa ve bu alet kullanıldığı zaman ortaya çıkan sonuçlar eğer kötüyse o aleti yapan insan kötüdür.Yani bir insanın yaptığı eylemin sonucuna göre o insanın kötü veya iyi olduğunu bulabiliriz.Tabi düşünceleri de bu yöndeyse.(Kötülük nedir sorusunu kısaca cevaplıyayım:Kötülük bana göre toplumdaki insanların örf ve adet kuralları çerçevesinde hoş görmediği hareketler yani öyle yapılmasının doğru olmadığı kanısının hakim olduğu davranışlar. Tanrının bu konuyu ayırt etmeyi bize bıraktığını düşüyorum ve bana göre bizim neylere kötü diyeceğimiz tamamen yaşadığımız sosyal düzenin gereksinimlerine bağlıdır ve bunlar sıklıkla yerini yeni sistemlere bıraktığıiçin tanrının bizler için kötü olanın ne olduğunu binlerce yıl önce söylemiş olması ve bunları günahlar topluluğu altında toplamış olması son derece saçma geliyor ki,ozamanlarda kötü ve günah diye nitelendirilen birsürü şey şimdi hiç de öyle sayılmıyor ve bu da kutsal kitaplarınyalan olduklarının bir başka ispatıdır)Şimdi düşünme yeteneğini bizlere veren bir Tanrı tabiiki herşeyi de düşünerek tasarlamıştır.Ve Aristonun söylediğine bakılırsa Tanrının yarattığı herşeyi kullanmamız sonucu ortaya çıkabilecek sonuçlara kötü demek tanrının kötü olduğunusöylemekle aynı anlama gelir ki, bu saçmalıktan öte birşey değildir.Yani kısacası kötülük kavramının insanlara özgü birşey olduğunu anlamamız lazım ve günahların yasakladığı birtakımdavranışların aslında Tanrı tarafından peygamberlere sunulduğuna inanmak yerıne soyut ve değişken bir kavram olan kötülüğün ve kötü sonuçların önüne nasıl geçileceğini araştırmak daha mantıklıdır.Tabi bu miladdan once varolmuş bir düşünce tarzıyla günah olarak nitelendirilerek insanların zevklerini sınırlamak şeklinde olmamali.İnsanlara gerçek sevgiyi,hoşgörüyü ve paylaşmayı öğretmekve bunu onlara sürekli hatırlatmak aslında herşeyin çözümü olabilir.Tabi bunun temelinde mevcut ekonomik ve siyasal sistem var ama hızlı gelişmek için bunun olması lazim.Biraz çaba harcayarak içimizde olan sevgiyi etrafımızı saracak şekilde kullanmaya başlarsak uygarlığımız tarihin o ana kadar hiç şahit olmadığı bir gelişim gösterecek.Bunu bir atom hisseciğinin patladığı zaman yol açtığı değişime benzetebilirim.Ve bu herşeyin başlangıcı olacak.Ben buna içtenlikle inanıyorum.Çünkü sevginin insanlar arasında yayılmasıyla ulaşamayacağımız hiçbir nokta yoktur...Konunun bu yerinde insanların içindeki bu müthiş patlamaya yol açacak gücü görüp bir kez daha hayran kaldım.İnsanlık tarihinin en büyük bilim adamlarından birisi olanAlbert Einsteynin şu sözlerindeki tanrı tasvirini hatırlamamak elde değil:Benim dinim kendini zayıf aklımızla algılamamız zor olan sonsuz güç sahibi üstün ruha alçak gönüllü bir şekilde hayran olmaktan ibarettir. Bu üstün düşünen gücün duyguları derinden etkileyen ikna ediciliği, ki bu kendisini anlamak mümkün olmayan evrende ifşa eder, benim tanrı anlayışımı oluşturur"Ve konumun sonunda kısa bir toparlama yapmak istiyorum.Bu konuyu açma sebebim deizmi ve deizm eşliğinde benim düşüncelerimi herkesle bir kez daha paylaşmaktı.Tüm doğal zenginliklerin insanlara yeteceği bu dünyada ve bize hayatı kolaylaştırmakta yardım eden evren kurallarında Tanrının hayranlık ve sonsuz saygı uyandıran yüzünü görmemek elde değil.Evreni bizlere de sunan bu "Büyük Yaratıcıya" duyduğumuz sevgi bizleri esrarengiz bir biçimde kendi ışığı etrafına toplayacaktır.Bunun farkına varmak,hurafelerden kurtulmak,yönetenler tarafından ustaca kullanılanve insan beynini yozlaştırmak ve yeni esassız fikirlerle doldurmak için ön hazırlık süreci olan dinlerdenvazgeçerek,gerçek sevginin gücünü anlamış bir insanlık tabiikide benim arzuladığım en büyük hedeftir.Bunun olmasi için kendimizi anlamaya başlamamiz ve etrafımızda olup bitenleriçin de biraz tedirgin olmamız hepimizin yararına olacaktır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara